Vegan Bağırsak Florası- Mikrobiyota

vegan bağırsak florası

Vegan Bağırsak Florası

Geçtiğimiz hafta, vegan bir kişinin dışkısını bir kliniğe bağışlayarak kazandığı parayla çocuk okuttuğu haberini okuduk. Bilim dünyası son yıllarda bağırsaklarımızda bulunan bakterilerin birçok hastalık ile ilişkili olabileceğini gösterdi. Bu nedenle bağırsaklarımızda bulunan bakteriler önem arz ediyor. Bu bakteriler bizim yediklerimizi besin olarak kullanıyor. Onların sindirdiklerinden arta kalanları da biz kullanıyoruz. Bu yüzden bizlere faydalı bakterileri beslememiz çok önemli. Hal böyleyken vegan bağırsak florası (mikrobiyota) dediğimiz zaman, vegan beslenme ile bilimsel olarak daha sağlıklı bağırsaklarımız olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bağırsak florası ne demektir?

Barsaklarımız trilyonlarca bakteriye ev sahipliği yapar. Bağırsak floramız çoğunlukla anaerobic bakterilerden oluşur (oksijene gerek duymayan). Bağırsaklarımızda bulunan bakterilerin gen havuzu, “mikrobiyom” olarak adlandırılır ve insan hücrelerinde bulunan genlerin 100 misli daha fazla gen içerir. Güncel bilgi, florada olan değişiklerin mikrobiyomu etkileyerek hastalıklar için koruyucu veya risk artırıcı olduğu şeklindedir.

Bilim insanlarının da belirtmiş olduğu gibi uzun dönem beslenme alışkanlıkları kişinin bağırsak flora gruplarını belirleyerek metabolizma fonksiyonlarının düzenlenmesinde anahtar rol oynar. Araştırmacılar et ağırlıklı beslenen insanlarda (omnivorlarda) floranın Bacteroides, Bifidobacterium, Peptococcus ve Lactobacillus ağırlıklı anaerobic bakterilerden daha zengin olduğunu bulmuşlardır. Vegan beslenenlerin mikrobiotası ise düşük enflamasyona yol açan Enterobacteriacea’ların da dahil olduğu hastalık oluşturan bakterilerden fakir, Firmicutes prausnitzii gibi koruyucu bakterilerden ise zengindir.

  Vegan Bağırsak Florası ve Geçirgenlik

Bağırsak epiteli makromoleküller, bakteri ürünleri ve besin antijenleri (yabancı maddeler) için efektif bir bariyer görevi yapmaktadır. Sadece küçük bir miktar, bağırsak epitelindeki deliklerden geçebilir. Bağırsak geçirgenliğinin artmasıyla (deliklerin geçirgenliğinin artması) bağırsak içerisindeki toksin maddelerin deliklerden içeri girmesi, abartılı bir immün yanıta ve neticesinde inflamasyona yol açan vücudumuzun ürettiği sitokinlerin salınımına neden olur (IL-13, TNF, IFN-γ). Bu aktivasyon ve sitokin salınımı zaten artmış olan geçirgenliği daha da arttırır. Artmış geçirgenlik ise daha fazla antijenik uyaranın deliklerden geçmesine ve mukozal immün yanıtın daha da artışına sebep olur. Bu şekilde geçirgenlik arttıkça antijenik uyarı artar, antijenik uyarı arttıkça da geçirgenlik artar ve kısır döngü oluşur. Vücudumuzun verdiği bu yanıtı sınırları bombalamak olarak düşünebilirsiniz. Bombalamalar sınırdaki duvarı deliyor ve daha çok düşman içeriye giriyor. Sonrasında ise biz sınırları daha çok bombalıyoruz.

Bağırsak Geçirgenliği ve Hastalıkların Gelişimi

Barsak florası metabolik bir organ gibi fonksiyon göstermektedir. Beslenme alışkanlıklarına paralel oluşan flora değişikliklerinin, vücut ağırlığı üzerinde dahi düzenleyici etkileri vardır. Yeni literatür bulguları bağırsak florasının barsak geçirgenliğini artırarak düşük dereceli kronik bir inflamasyona yol açabildiğini göstermiştir. Bu kronik düşük dereceli inflamasyon ise ateroskleroz, insülin direnci, yağlı karaciğer hastalığı ve dislipidemi gibi hastalıklar ile ilişkilendirilmiştir.

Vegan beslenmenin otoimmün hastalıklar üzerinde olumlu etkilerini göstermek amacıyla yapılan bir çalışmada, 43 romatoid artritli hasta 2 gruba ayrılmıştır. Bir gruba regüler diyet verilirken (et, bitkisel ürünler, süt ürünleri vb.) diğer gruba vegan beslenme verilmiştir. Çalışmadan önce hastaların; dışkı örnekleri alınmış, mikrobiyotalarına bakılmış, Romatoid Artrit aktiviteleri sınıflandırılmıştır. 1 ay süren çalışmanın sonucunda vegan beslenen grubun hastalık aktivitesi, omnivor beslenen gruba göre daha düşük bulunmuş ve vegan beslenen grubun florasının değiştiği gözlemlenmiştir.

Aynı zamanda Vegan beslenen kişilerde L-carnitine’den aterosklerotik ve kanserojen bir molekül olan TMAO (trimethylamin-N-oxide) oluşturan barsak bakterileri bulunmamaktadır.

Yine yapılan bir başka çalışmada ise vegan beslenmenin, Crohn dediğimiz enflamatuvar bir bağırsak hastalığının seyrini düzelttiği gösterilmiştir.

Sonuç olarak vegan olmak bağırsak geçirgenliğimizi azaltırız. Dolayısıyla dışarıdan aldığımız yabancı maddeler de vücudumuzda enflamasyona yol açmaz. Böylece vücudun kendi kendine yol açtığı (otoimmün) hastalıkların oluşma riski azalmış olur.

Son zamanlarda dışkı transplantasyonunun artmasıyla sağlıklı bağırsaklara sahip insanların dışkıları hasta insanlara hap ile yutturulmakta ve çok başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Başkasının dışkısını yemek istemiyorsanız vegan olarak sağlıklı bir floraya sahip olabilirsiniz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*